Just another WordPress.com site

İsyanınız nefsinize ,iteatiniz RABBİNİZE olsun…

 

 
   
 
 

Allah’ı hatırlamak sermayedir
Akıl ve sağduyu varlığımın kökleridir.
Aşk varlığımın temelidir.
Şevk hayatımın aracıdır.
Allah düşüncesine dalmak yoldaşımdır.
İnanç gücümün kaynağıdır.
Hüzün arkadaşımdır.
Bilgi silahımdır.
Sabır elbisem ve erdemimdir.
İlahi İRADE’ye boyun eğmek vekarımdır.
Hakikat kurtuluşumdur.
İbadet alışkanlığımdır.
Ve namaz gözümün serinliğinde, zihnimin sükunetinde yer alır.

Hz. Ali

Gözlerini kapat ve bana bak…Ben diye ne varsa gördüğün;
işte o senin yokluğundur…

   

Bir insan sahip olduğu şeyden ne isterse, efendisi kölesinden nasıl bir itaat beklerse, Allah’da kulundan bunu bekler.
İnsan makine alır, kendisi için çalıştırır, araba alır gideceği yere ulaşmak için; Allah da kullarını yaratmış, kendisine itaat etsin diye…
Kâinattaki her şey Allah’a itaat eder.
Toprak zerre zerre Allah’ın emrindeki, toprak gibi bir şeyden her şey yaratılıyor.
Yıldızlar ve gezegenler Allah’ın emrindeki, o çok büyük şeyler, hızla hareket ettikleri hâlde çarpışmıyor!
Gökte yıldızlara, toprakta köklere, suda balıklara, vücudumuzda hücrelere hükmeden Allah’tır. Her şey Allah’ın emrindedir!
Her ağacın yaprağı farklı, her yaprak topladığı enerjiyi köke veriyor. Kök, yapraklara su gönderiyor. Ağaç bütünüyle seferber olup, meyvesini veriyor… O meyveler de şifa kaynağı depolanmış insan için…
Güneşten gelen ışıklar, bulutlardan gelen sular, dağlardan gelen rüzgârlar insan için…
Kocaman kâinatı insanın hizmetine sokan Allah, insandan da kendisine “İTAAT” etmesini istemektedir.
İnsan vücudu bir çiftliğe benzer. Organlarımız o çiftlikte çalışan makinelerdir.
Allah diyor ki: “O çiftliği benim adıma çalıştırın. Çiftlikteki aletleri benim adıma işletin; size cennet gibi bir ücret vereceğim!”
Bunun tersini düşünelim.
Adam Müslüman… Eğer içki içiyorsa, kadeh tutan eli, gayrimüslim elidir.
Adam Müslüman… Haram lokma yiyorsa, ağzı gayrimüslim ağzı gibidir. Bu sebepten ‘Müslüman’ım’ diyenler, organlarını tek tek İslâm’a uydurmak zorundadır.
Aksi halde çiftlik Müslüman’dır, çalışanlar gayrimüslim…
Almanya’ya gittiğimde dediler ki:
“Sen de bir şeyler söyle…” Dedim ki: “Ey Müslümanlar! Mister Huk’a itaat ettiğiniz kadar, Allah’a itaat edin, evliya olursunuz!”
Camiden çıkarken, bir adam ağlaya ağlaya yanıma geldi.
“Ben…” dedi: “Amerikalı patronuma itaat ettiğim kadar, Allah’a itaat etmiyorum. Allah beni affeder mi?”
“Allah Rahman ve Rahim’dir. Tövbe et. Haramları terk et, sünnet-i seniyyeye ittiba et; çok muhterem insan olursun.”
Sahabenin geçmiş hayatını düşünün. Onlar bir tövbeyle her türlü haramı terk etmişler, her türlü helale ittiba etmişler. Ve mükemmel insan olmuşlar. Bu yol, herkes için açıktır…
Sen âmirine, kumandanına, patronuna, babana ve ustana itaat eder gibi Allah’a itaat etmeyi öğrenmelisin!
Sen, evini, barkını düşündüğün gibi, dinini imanını düşünmelisin!
Sen, parçalanan bir gemiden, okyanusa düşmüş kazazede de olsan, intihara hakkın yok, çırpınmalısın!
Sen, uzun yolların yolcusu değil, camiyi sokağa bağlamaya memursun!
“Rabb’im, nihayet Sana itaat edeceğiz…
artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,
Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı,
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz…”
Hekimoğlu İsmail

 

 

La -Tahzen/ Üzülme…
‘Üzülme” der Mevlana…
ve
devam eder…
”Kaybettiğin her şey başka bir surette geri döner.”

 

İslâm, sıcağın “artık yeter” dedirttiği bir anda kızgın çöl kumlarına

yağmur damlalarının inişiydi.
İndi, iniyor yağmur damlaları. Güneşi doğmaya, rüzgarı esmeye,

 dünyayı dönmeye çağırıyor.
İnsanı, insan olmaya davet ediyor.

Yani adalete, barışa, doğruya, güzele…
Ve güneş doğudan doğuyorsa, hâlâ davet sürüyor,

birileri insanı fıtratına çağırıyor, hatırlıyor, hatırlatıyor…
Denizleri coşturan, semayı ettiren, arzı titreten kelâm asıl muhatabına,

 insana eriyor her yeni anla beraber…
Bir gün birisi çıkıyor, bütün aklarımıza kara diyor, karalarımıza ak.
“Yanlış mı görüyorum?“ diyor, gözlerimizi oğuşturuyoruz.

Karışıyor gözlerimiz, bakışımız. O karışıklıktan sonra ya gerçekten görüyor,

açılıyor gözlerimiz, ya ebedi körlüğe mahkûm oluyoruz.
İşte Rasulullah Efendimiz’in daveti buydu.

 Ters yönde giden akmaya alışmış suların yönünü değiştirmekti.

 O ve arkadaşları çöl fırtınalarına karşı yürüdü.
Bir yol açıldı önümüzde o yürüyüşten.

 Şimdi bize, o yolda her gün yeni bir yol arkadaşıyla yürümek düştü.

İlk daveti hatırlayıp hatırlatarak…

 

”İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli…”
”Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir…”

 

 
 
 
 

Bir cevap

  1. Abdülkadir Hamza

    Hmm oldukça iyisin pc de…SELAMETLE…

    24 Ocak 2010, 13:10

Yorum bırakın